Chico Buarque, Tanrı seni kutsasın!
Chico Buarque (ya da Francisco Buarque de Hollanda) 1944 yılında Rio de Janeiro’da hali vakti yerinde, sanatla iç içe bir ailenin çocuğu olarak doğuyor. 1964’te solcu başkan João Goulart’a karşı ABD destekli darbe sonrası ülkeyi 21 yıl yönetecek olan askeri cunta iktidara geldiğinde, Antônio Carlos Jobim ve João Gilbert gibi bossa nova devlerinin izinde giden genç bir müzisyen. Özellikle yazdığı sözlerle ön plana çıkan Chico yeteneğinin ve müzisyen çevrelere yakınlığının (eh biraz da yakışıklılığının) etkisiyle hızla yükselişe geçiyor.
60'lardaki politik ve müzikal gelişmelerden etkilenen Brezilya'nın kımıl kımıl müzik sahnesinde (sözleri olmasa da) besteleri arkadaşları tarafından geleneksel kalmakla eleştirilse de adı ümit vaad eden gençler arasında anılıyor.
1968’de bir şarkısı yüzünden bir süre içeride “misafir” ediliyor. Ne var ki ilerleyen günlerde cuntanın baskısından diğer müzisyenler gibi nasibini alıyor. 1969’da Brezilya’yı terk edip 18 aylığına çocukluğunun bir kısmını geçirdiği İtalya'ya postalanıyor. Roma günlerinde Ennio Morricone ile İtayanca bir albüm yapıyor. Aşağıdaki parça, cuntanın onu 1968'de içeri atmak için bahane olarak kullandığı Roda Viva'nın (Dönmedolap) İtalyanca versiyonu.
Brezilya'ya 1971’de “Construção” albümüyle tabiri caizse bomba gibi dönüyor. Albüme adını veren parça, bir inşaat işçisinin son gününü ve trajik ölümünü anlatıyor. Bossa novaya senfonik bir düzenlemeyle birleştiren eserde, dil müzikle o kadar iyi örtüşüyor ki sözleri anlamasanız da sizi içine çekip esir edebiliyor. (En azından beni bu şekilde esir aldı. Başta Buarque ve Viglietti'nin yorumları olmak üzere şarkının tüm versiyonlarını bir hafta içinde yüzlerce kez dinledim. Yazmak işe yaramazsa birkaç hafta daha bu şarkıda kalacağım.)
Parçanın oyuncaklı yanı, üç kıtada farklı isimler için aynı sıfatların değiştirerek kullanılması. Böylelikle aynı olayı anlatan her kıtada anlam ve hikaye değişiyor. Bu zenginlik ve sözlerle iyi oynayarak sansürü aşma becerisi, daha sonra yazdığı romanlarla da gündeme gelecek olan Buarque'nin edebi yeteneğinin bir ürünü.
Buarque, “protest” şarkılar yapmadığını, sadece toplumsal duyarlılığını ifade ettiğini söylüyor. Nihayetinde zorlu koşullarda çalışmak zorunda kalan işçinin makineye dönüştüğünü ve ölümünün sadece trafiği tıkadığı için insanları rahatsız ettiğini anlatsa da parça (giderek karmaşıklaşan) müziği ve (her kıtada hikayenin perspektifini değiştiren) sözleriyle olağan bir “protest” şarkının ötesine geçiyor. (Şarkının sözlerini aşağıda bulabilirsiniz.)
Parçanın senfonik son bölümü, albümün açılış parçası olan (gümbür gümbür adrenalinli) “Deus Lhe Pague"ye bağlanıyor. Düz anlamı "Tanrı size ödesin” olan bu ifade, “Tanrı sizi kutsasın” veya “Allah sizden razı olsun” diye çevrilebilir. Buarque, her iki parçada da ironiyi beceriyle kullanarak cuntaya “Allah belanızı versin” demekle kalmıyor, (senfonik düzenlemeleri yapan Rogério Duprat'ın katkısıyla) müziği hikayesinin dünyasını kurmak için (saatler, asker adımları, inşaat sesleri, trafiğin gürültüsü, şehrin karmaşası) kuvvetli bir şekilde kullanıyor.
Sonuçta, Brezilya'nın zengin müzik geleneğinde çıtayı yükselten bir önemli bir eser ortaya çıkıyor.
Aşağıdaki versiyonsa bir başka efsanenin, Uruguaylı ozan Daniel Viglietti'nin yorumu. 1974'te İspanyolca söylemiş.
(İngilizce ve İtalyanca versiyonların sözlerini Portekizce ve İspanyolca sözlerle karşılaştırarak yaptığım çeviride sürçülisan ettiysem affola.)
O vakit sevdi, son sefermiş gibi
Karısını öptü, sonuncuymuş gibi
Çocuklarını kucakladı, her biri tek çocuğuymuş gibi
Çekingen adımlarla geçti caddenin karşısına
Tek hamlede tırmandı inşaata, makine gibi
Dört sağlam duvar yükseltti yerden
Tuğla üstüne tuğla koydu büyülü bir planla
Gözleri çimento ve yaşla bulandı
Dinlenmek için oturdu, cumartesi günüymüş gibi
Kuru fasulye pilavına yumuldu, prensmiş gibi
İçti ve hıçkırarak ağladı, kazazedeymiş gibi
Kahkahalarla dans etti, müzik duyuyormuş gibi
Durduk yere takıldı ayağı, sarhoşmuş gibi
Havada uçtu, kuşmuş gibi
Yere yapıştı, pelteymiş gibi
Kaldırımın orta yerinde acılar içinde kıvrandı
Yolun ters yönünde öldü, cesedi trafiği tıkadı
O vakit sevdi, son adammış gibi
Karısını öptü, başka kadın yokmuş gibi
Çocuklarını kucakladı, her biri kayıp evladıymış gibi
Sarhoş adımlarla geçti caddenin karşısına
Tek hamlede tırmandı inşaata, sağlammış gibi
Dört büyülü duvar yükseltti yerden
Tuğla üstüne tuğla koydu mantıklı bir planla
Gözleri çimento ve trafikle bulandı
Dinlenmek için oturdu, prensmiş gibi
Kuru fasulye pilavına yumuldu, en iyisiymiş gibi
İçti ve hıçkırarak ağladı, makineymiş gibi
Kahkahalarla dans etti, sıradaki kendisiymiş gibi
Durduk yere takıldı ayağı, müzik duyuyormuş gibi
Havada uçtu, cumartesi günüymüş gibi
Yere yapıştı, pelteymiş gibi
Kaldırımın orta yerinde acılar içinde kıvrandı
Yolun ters yönünde öldü, cesedi trafiği tıkadı
O vakit sevdi, makineymiş gibi
Karısını öptü, mantıklıymış gibi
Dört pelte duvar yükseltti yerden
Dinlenmek için oturdu, kuşmuş gibi
Havada uçtu, bir prensmiş gibi
Yere yapıştı, sarhoşmuş gibi
Yolun ters yönünde öldü, cesedi cumartesiyi tıkadı
Bir lokma ekmek, altında uyunacak bir çatı için
Doğum sertifikası ve gülme imtiyazı için
Nefes almama ve yaşamama izin verdiğiniz için
Tanrı sizi kutsasın
Boğazımızdan geçen beleş cachaça
Bizi öksürten bu duman ve utanç için
Düşmemiz gereken asma iskele için
Tanrı sizi kutsasın
Yaslı kadının bizi övmesi ve suratımıza tükürmesi için
Kurt sineklerinin bizi öpmesi ve örtmesi için
Ve nihayetinde bizi kurtaracak huzurlu bir son için
Tanrı sizi kutsasın
(Şuraya da “Deus Lhe Pague"yi koyalım.)